Çakralar 101
24 Ekim 2016 2016-10-24 6:33Çakralar 101
Çakralar 101
Bu yaz yapmış olduğum farklı enerji çalışmaları ve pratikler sonucu hissettiklerim ve yaşadıklarım nedeni ile enerji konusu, farklı pratik ve uygulamalar dikkatimi çekmeye başladı. Bu pratiklerde öğrendiklerimi, ay başında katıldığım Çakra Uygulamaları eğitimi ve yoga eğitmenlik eğitiminden kalan notlarımı birleştirdim ve size yaşam enerjinizi nerede bulacaksınız, çakralarınızı nasıl açacaksınız sorularının cevaplarını bulabileceğiniz bir yazı hazırladım.
Teyzem’lerin Ankara’da aktarı var (bitkisel ürünler satan dükkan) bir kez bir müşteri girip kuzenime ‘Çakra açıyor musunuz?’ diye sormuştu:) Şimdi Çakra açmak, enerji almak-vermek diye şeyler tabii ki var ama öncelikle unutmamak lazım ki güç kendi içimizde. Kendimizi iyi eden de kötü eden de biziz, farkına varamıyoruz ve dışarıdan, başka insanlardan ve ilaçlardan medet umuyoruz. Tabii ki güçsüz veya zayıf hissediyorsak ilham almak, destek almak iyi gelebilir ancak bilmemiz gereken sürdürülebilir bir ruh sağlığı için ancak kendimizden medet umabileceğimiz.
Öncelikle enerjiyi açıklayayım: her insan ve nesnenin maddesel bedenini çevreleyen ‘Aura’ denen elektromanyetik bir enerji alanı. Aura enerji alanı temel olarak beden, zihin ve ruh arasında bağlantıyı sağlıyor. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak bedenimize ileten çakralar ise Aura’mızda bulunuyor. Bu nedenle kendi enerjimiz kadar etrafımızdaki enerjilerin de farkına varmak önemli.
Aura’nın içinde eterik, duygusal, zihinsel ve ruhsal olmak üzere farklı enerji bedenleri yer alıyor. Bunlardan ilki ‘Eterik Beden’ dokunma / hissetme ile ilişkili. Bu katman güçlü ise sağlıklı bir bedene sahipsiniz ve beş duyunuzun keyfini çıkartabilecek kadar şanslısınız demektir. İkincisi ‘Duygusal Beden’ gökkuşağının tüm renklerini barındırıyor ve rengi kişinin o anki duygusal durumuna göre değişiyor. Üçüncüsü ‘Zihinsel Beden’ fikirlerimizin yapısını barındırıyor ve düşünce formları bu bedende görülüyor. Beşincisi ‘Yüksek Zihinsel Beden’ Aura’mızın diğer insanlar, bitkiler, hayvanlar, çevremiz ve evren ile birleşmesini ve etkileşime geçmesini sağlıyor. Beşincisi ‘Ruhsal Beden’ kişinin bütün ile bağlantısını simgeliyor. Bütünle bağlantısı güçlü olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı oluyor ve evrensel enerjiyi en iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştırıyor. Altıncısı ‘Nedensel Beden’ ruhsal dünyayı, etkilerini ve nedenlerini deneyimlememizi sağlıyor. Yedincisi ve sonuncusu ‘Keterik Beden’ ise bizim ilahi güç, yüksek gerçeklik ve süper bilinç ile bağlantı kurmamızı sağlıyor.
Evrensel güç dediğimiz şey ‘Prana’ : tüm canlı ve cansız varlıklarda bulunan yaşam enerjisi. Prana vücudun içerisinde ‘Nadis’ adı verilen kanallar tarafından dağıtılıyor. Vücudumuzda 3 ana Nadis’imiz bulunuyor. Birincisi ‘Sushumna’ yani omurga ve sinir sistemi, 72,000’den fazla kanal ile bu enerjiyi hücrelerimize taşıyor. Diğer iki kanal ‘Pingala’ ve ‘Ida’ ise Sushumna etrafında bir sarmal şeklinde yer alıyor ve kesişim noktalarında da ‘Çakra’larımız bulunuyor. Ida ‘ay kanalı’ doğası gereği soğuk ve besleyici, zihinsel süreçleri ve kişiliğimizin feminen yönlerini kontrol ediyor, Pingala ‘güneş kanalı’ ise doğası gereği sıcak ve uyarıcı, temel hayati süreçleri ve kişiliğimizin maskülen yönlerini kontrol ediyor.
Ruhsal yaşam enerjisi Prana, önce Aura’mız ile etkileşiyor ve sonra da Çakralar aracılığı ile en içteki fiziksel bedene yansıyor. Hastalık, öncelikle Aura’daki bedenlerde veya bu bedenler arasındaki bağlantılar arasında oluşan tıkanıklıklar ile başlıyor ve en sonunda da fiziksel bedene yansıyor. Yani Çakralar’ımızın doğru çalışması gerekli ki enerjiyi bedenimize doğru bir şekilde alabilelim.
Çakra, Sanskritçe “tekerlek” veya “çark” anlamına gelmekte. Ruhsal enerjinin, fiziksel bedenle buluştuğu ana bağlantı noktaları da diyebiliriz. Her çakranın frekansı farklı ve her biri farklı duygularla ve bedende de farklı salgı sistemleri, yani hormonlar ile bağlantılı. Vücudumuzda yedi temel çakra bulunuyor. Çakralar ile ilgili birçok kaynak ve bilgi var o yüzden uzatmamak adına kısaca geçip ‘Nasıl açarım’ sorusuna değineceğim:)
Toplamda yedi ana çakramız bulunuyor. İlki omurganın en altında bulunan Kök Çakra Muladhara temel ihtiyaçlar, güven ve denge ile ilgilidir ve doğru çalışıyorsa korkusuz ve güvende hissediyoruz demektir. Sakral Çakra Svathisthana yaratıcılık, haz ve cinsellik ile ilgilidir. Suçluluk bu çakranın çalışmasını engelleyen hissiyattır. Solar Pleksus Çakra özgüven, kişisel güç ve irade ile ilgilidir. Kalp Çakra Anahata ilk üç çakranın diğer üç çakra ila bağlantısını oluşturur. Sevgi, ilişkiler ve bağlantının kaynağıdır. Boğaz Çakra Vishuddha sözel iletişimimizin gerçekliği konuşabilme yetimizin kaynağıdır. Üçüncü Göz Çakrası Ajna sezgilerimizin kaynağıdır. Son olarak başımızın tepesinde bulunan Tepe Çakra aydınlanma, tanrısallık ile ilgilidir ve yüksek benlik ile bağlantımızı sağlar. Yani hepsinin doğru çalışması bir bütünsellik ve uyum içerisinde olmamız demektir.
Peki, nasıl açıyoruz bu Çakraları, ne yapmak lazım?
Başta da söylediğim gibi öncelikle fark etmek gerekiyor, yani nerede sorun var, problemler ne ve neden kaynaklanıyor. Bunun için meditasyon ve nefes çalışmaları içeren uygulamaları tavsiye edebilirim. Günde bir yarım saat hiçbir şey yapmadan nefesinize odaklanıp otursanız ve düşünmeye başlasanız bile olur. Günde ne kadar zamanı ‘gerçekten’ hiçbirşey yapmadan kendinize ayırıyorsunuz? Ben hareketli meditasyonu sevdiğim ve daha rahat odaklanabildiğim için Kundalini, Çakra Uygulamaları ve Chi-Gong gibi pratikleri uyguluyorum. Kundalini ve Çakra Uygulamaları Hatha Yoga duruşları, Bandhas (kilitler), nefes egzersizleri, Mudras (parmak işaretleri), Mantra, meditasyon ve imgelemeden oluşan pratikler. Chi-Gong ise belirli fiziksel duruşlar ve beden hareketleri ve imgeleme ile birleştirilen nefes tekniklerini kullanarak bedenin enerji dengesini düzenleyen egzersiz. Hatha Yoga’da vücudu sabit pozisyonda uzun meditasyon seanslarına hazırlayan başka bir seçenek. Doğada olmak, birine sarılmak, çimene basmak, ağaçlara sarılmak, kabul etmek, affetmek ve koşulsuz sevmek de yapabileceğiniz egzersizler.
Bu uygulamaların hepsi aslında kendinize vakit ayırmak, içinize dönmek ve keşfetmek için size imkan sunuyor. Bu yüzden pratiğe gözümüz kapalı başlıyor ve gözümüz kapalı bitiriyoruz, içimize dönüyoruz. OM’luyoruz; etrafımızla, canlı ve cansız varlıklarla aynı titreşimde olmak, hepimizin bir olduğunu hatırlamak ve içimizde olduğumuz kadar dışımızla da dengede olmak için. En önemlisi kendinize bu zamanı ayırın ve kendinizi tanıyın.
Uzun lafın kısası amaç önce içe dönmek, iç uyumu ve sonrasında dış dünyamız uyumu sağlamak, sağlıklı beden ve ruh sağlığına sahip mutlu huzurlu bireyler olmak. Bunun için de kendi enerjimizin farkına varmak ve nasıl kullanacağımızı öğrenmek gerekiyor.
Daha az korkun, daha çok sevin. Daha az şikayet edin, daha çok şükredin. Daha az izleyin, daha çok yapın. Daha az yargılayın, daha çok kabul edin. Daha az konuşun, daha çok dinleyin. Daha az somurtun, daha çok gülümseyin. Daha az düşünün, daha çok hissedin.
Her ne yapıyorsanız yapın ‘farkında olarak’ yapın.
Deniz Orbay.