Blog

Hayaller, Hedefler ve Paris Maratonu

Inspiration

Hayaller, Hedefler ve Paris Maratonu

‘Hayalini kurabiliyorsan, yapabilirsin’

– Walt Disney

IMG_4075

10 yaşında sürekli prenses kıyafetleri içerisinde dolaştığım zamanlarda, tek hayalim Disneyland’a gitmekti ve ilkokuldan mezun olduğum sene ailem karne hediyesi olarak beni Paris Disneyland’a götürdü. Hala her detayını hatırladığım, parkın içindeki kovboy konseptli bir otelde kaldıktan ve üç günlük rüya gibi bir tatil geçirdikten sonra babama dönüp ‘Baba’cım hayallerim gerçek oldu, çok teşekkür ederim!’ demiştim. Bundan 20 sene sonra yine Paris’te bir hayalimi gerçekleştirdim ve ilk maratonumu koştum. Ne şanslıyım ki babam ve annem bu sefer de heyecanımı paylaşmak için yanımdaydı.

IMG_3867

Üç sene önce 2013′te ilk yarı maratonumu koştuğumda ‘Bir 21 km daha mı? Mümkün değil! Maraton koşanlar çıldırmış olmalı.’ diye düşünmüştüm. Ancak BuKızlar maceramızdan sonra kendim de dahil tanık olduğum birçok hikaye gösteriyor ki ‘mümkün değil’ diye birşey yok. İstemek, çalışmak ve yapmak var veya ‘Ben yapamam’ deyip kaçmak. Seçim sizin, bu kadar basit.

Herşey ’30 yaşımda bir maraton koşacağım!’ dememle başladı ve 29’un ortalarında Paris Maratonu’na kaydımı yaptım. Ekim ayında başladığım antrenman programıma göre haftada 5 kez koşmam gerekiyordu. 1 gün jog (yavaş tempo koşu), 1 gün interval (maksimum tempo) antrenmanı, 2 kez 8-12 km arası mesafelerde yarış temposu koşuları ve haftasonları da 1 kez uzun koşuda (15 km+) oluşan temel bir antrenman programım bulunuyordu. Bu programa ek olarak fiziksel güç ve esneklik kazanımı için de haftada 1 gün yoga ve 2 kez de kuvvet antrenmanım vardı.

IMG_3441

6 aylık bir hazırlık programım olsa da Ekim – Aralık aylarında yaz modundan çıkamamış olmam nedeniyle programa çok sadık kalamadım. Aralık sonunda 600 km’ye yakın bir mesafe koşmuş olmam gerekirken ben sadece 288 km’yi tamamlayabilmiştim. Ocak ayı gelip çattığında kendime bir çekidüzen verdim ve bundan sonraki süreçte sadece antrenman programıma bire bir uymakla kalmadım, yediklerime de dikkat etmeye başladım. Her haftasonu 20 km üzerinde koşmaya başladığınızda ne yediğinize ve ne kadar uyduğunuza dikkat etmek şart oluyor.

Bu antrenman programı içerisinde beni en çok uzun koşular zorladı. Mart ayında artık her haftasonu en az 20 km ve üzeri koşularım vardı ve sürekli soğuk, yağmurlu ve rüzgarlı hava koşullarında bu kadar uzun süre koşuyor olmak beni zihinsel ve fiziksel olarak çok yordu. Yarıştan önce en uzun koştuğum mesafe olan 35 km ise en zorlusuydu. Bu koşuları çıkarabilmek için hem beslenmeme, hem de dinlenmemem dikkat etmem gerektiği için sosyal hayatımı epey kısıtladım. Sadece Mart ayında 525 km, neredeyse ilk üç ayda koşmam gereken toplam mesafeyi koştum. Bazı haftasonları o kadar çok yoruluyordum ki koşmadığım zamanlar sadece uyuyordum. Hatta bir kez rüyamda bile uyuya kaldığımı gördüm!

IMG_3235

IMG_3635

2015 kışı herkesin ‘Ne kadar soğuk’ şikayetleri ile geçen bir kıştı. Yazın her sabah 5:30-6:00’da rahatlıkla kalkıp, günde bazen çift antrenman yapabiliyorken, bu süreçte yataktan çıkıp, balkon kapısından başımı uzatıp, çok soğuk olduğu için yatağa geri döndüğüm günler çok oldu. Yarı maraton mesafesini, yani 21 km’yi rahatlıkla koşabiliyorken bazı günler 10-12 km koşmaya çıkıp son 1-2 km’yi çıkaramadığım oldu. Yani zihinsel motivasyon ve hava koşulları beni en çok zorlayan kısım oldu.

Maratona hazırlık süreci gerçekten çok zorlayıcı ve yıpratıcı ancak keyifli tarafları da yok değil. Benim için en keyifili kısmı uzun koşu antrenmanlarının sıklaştığı dönemdeki karbonhidrat yüklemeleriydi. Yani; evde verdiğim makarna partileri ve suçluluk duymadan makarna yiyebilmek! Bu dönemde sanırım yeni açılan tüm Italyan restoranlarını ve birçok çeşit makarnayı pişirmeyi denedim. Ayrıca Pazar uzunlarımız sonrası Any veya Unter’de Guinness keyfimiz de eksik olmadı ve rutinden çıkmak için hiç koşmadığımız parkurlarda koşarak yeni rotalar keşfetmek de işe eğlence kattı.

Sonuç olarak 6 ay boyunca zorlu koşullarda, soğuk havalarda, bol bol şikayet ederek, zorlanarak ve 815 km koşarak yarışa hazırlandım ve o koca 6 ay hiç de çabuk geçmedi ama sonunda Paris’e gideceğimiz gün geldi çattı. Geriye yarışı sakatlanmadan, keyif alarak tamamlayıp, şampanyalar eşliğinde kutlamanın hayalini kurmak kaldı.

IMG_3607

IMG_3577

Paris’te ilk gün hemen bavulları bırakıp expo’ya yarış kitlerimizi almaya gittik. Expo’da yok yok, tabii kendimizi biraz kaybettik. İkinci gün sabahtan hafif bir jog ve güzel bir kahvaltı için düştük Paris sokaklarına. Eyfel, Sen Nehri kenarı, Louvre Müzesi hattında koşup kahvaltı yapacağımız yere vardık: Claus! Burada da yine kendimizi kaybettik, sanırım Paris’te kendinizi kaybetmemeniz mümkün değil. Ben mekana ayrı, sahibine ayrı aşık oldum. Paris’e giderseniz mutlaka uğrayın ve pecan cevizli brownie’sini deneyin, benden de selam söyleyin:)

IMG_3770

IMG_3802

IMG_3801

Ve yarış günü sonunda geldi, çattı. Maalesef ki sabah hasta olarak uyandım, zaten heyecan, hastalık karışık pek uyuyamadım. Boğazım şiş, burnum akıyor ama yapacak birşey yok, o maraton koşulacak! Saat 9:30 civarında harika ve güneşli bir havada yarışa başladık. Hastalığım ve halsizliğimden dolayı biraz moralsiz başlasam da 3. km’de, bir anda altı aydır hazırlandığım, tüm zorlanmalarıma rağmen bırakmadığım ve hedef koyduğum yarışı koşuyor olmamın gerçekliğinin farkına vardım. Düzenli koşmaya başladığınızda etrafınızdaki koşucuların, maraton koşmuş insanların sayısı artıyor ve bir süre sonra size sanki bu mesafeler normal mesafelermiş gibi geliyor ve gerçekliğiniz bu oluyor. Ancak koşu dünyası dışında biri ile konuştuğunuzda aslında ne kadar büyük ve az kişinin başardığı birşeyi yapmakta olduğunuzu anlıyorsunuz. İşte ben o anda etrafımda binlerce insanla beraber bunu gerçekleştiriyor olmama rağmen aslında ne kadar da zor ve özveri verdiğim birşeyi gerçekleştirmekte olduğumun farkına vardım. Bunu durumu başka bir şekilde açıklamak gerekirse; daha 3. km’de ‘high’ oldum. ‘Runner’s High’ yani ‘Koşucu Kafası’ bazı şanslı koşucuların yaşadığı, vücudun spor esnasında salgıladığı mutluluk ve ağrı kesici hormonlar melatonin, seratonin ve endorfin sayesinde daha da tetiklenen, aynı zamanda ‘Oh be bugün 7 km koştum, yarın 8 km koşacağım, be  harikayım ve herşey bir müthiş!’ gibi bir motivasyonun da gözlendiği mutluluk ve coşku hali. Kondisyon ve mesafeler arttıkça runners high daha da yoğun hissediliyor ancak 3. km’lerde değil genelde:)

Bu sayede bir anda kalp atışlarım yükseldi, heyecanım arttı, gayet motive ve beklediğimden daha hızlı (5:40′larla) koşmaya başladım. Sonrasında hızım biraz yavaşladı ve 21 km’yi 2:03:52′de tamamladım. Yarısı bitti, kaldı bir 21 daha, en az 2 saat daha var önümde! Benim uzun koşularda ayrı bir konsantrasyonum oluyor ve zaman kavramımı yitiriyorum, süreden çok kilometre sayıyorum aslında. 21′den sonra hızım iyice düşmeye, dizlerimin dış eklemleri hafiften sızlamaya başladı, hızım artık 6′lara düştü ve 28. km’den sonra ise 6′nın altına inmem mümkün olmadı. 30′dan sonrası ise facia, hızım artık 6:30-7 arasına sabitlendi, hatta 30. km’yi 7:40 ile koştum, ki normalde bundan daha hızlı yürüyorum! Sanırım bu hayatımda en çok zorlandığım 7 dakikaydı!

Asıl yarış 30′dan sonra başlıyor diyorlardı, hakikaten öyle, mental bir sınav. 30. km’den sonra bacaklarım gitmedi, her yerim ağrımaya başladı, etrafta kusan, bırakan insanlar görmeye başladım, ambulanslar geçiyordu, ‘bıraksam mı, yürüsem mi biraz’ diye düşündüm…ve 4:22:18′lik süre ile bitiş çizgisine ulaştım. Bitişten geçtiğimde tek şey geçti aklımdan: ‘Bitti!!’ ve sadece herkese sarılmak istedim.

IMG_3914

IMG_3951

IMG_3952

2015 Paris Maratonu’na 150 ulustan 54,000 kişi kayıt oldu, 40,175 kişi bitiş çizgisini geçebildi ve bunların 10,044′ü kadındı. Ben de bu kadınlardan biriydim. Hazırlandığım süre boyunca çok şikayet ettim, çok zorlandım ve hala nasıl yaptığıma inanamıyorum ama dönüp baktığımda ‘İyi ki yapmışım!’ diyorum.

Kendinizi aşmanın, hayal ettiğiniz birşeyi gerçekleştirmenin mutluluğu kadar güzel bir his yok gerçekten. Herşey cesaret etmekle başlıyor. Eğer hedefleriniz sizi korkutuyor, ‘Acaba?’ dedirtiyorsa, denemeye değer bence.

Deniz Orbay.

Amatör Maratoncu’dan tavsiyeler:

  • Ciddi bir antrenman programı ve profesyonel destek şart. Hazırlık süresi çok zamanınızı alıyor ve ciddi bir özveri, bağlılık ve kararlılık gerektiriyor. Bu sürece zihinsel olarak da hazır olmak önemli.
  • Bir ekip ile koşun. Tek başına koşmanın ayrı bir keyfi olsa ve koşu her ne kadar bireysel bir spor olsa da bir süreci ve deneyimi de paylaşmak daha zevkli ve nispeten kolay hale getiriyor.
  • Uzun koşu antrenmanlarında mutlaka jel kullanın ki vücudunuz alışsın, sonra mideniz bulanmasın.
  • Antrenman programınızı çıkartabilmek ve performansınızı artırmak istiyorsanız dinlenme günlerini ciddiye alın. Gece dışarı çıkıp, ertesi gün geceden kalma bir şekilde yatmak ‘dinlenme’ sayılmıyor.
  • Koşarken tahriş olan yerlerinize (bacak içleri, kol altları ve göğüs altı) body glide veya ülkemizde rahatça bulunabilecek vazelin sürmeyi unutmayın.
  • Maratonda giyeceğiniz kıyafetleri ve ayakkabıyı natrenman programınızdaki en uzun koşunuzda mutlaka deneyin.
  • Müziksiz koşmaya alışın.
  • Ne olursa olsun, her şeyde olduğu gibi bundan da keyif almaya bakın! Kameralara da gülümsemeyi ihmal etmeyin.

Yorumlar (3)

  1. Koşu bir tutku, kaymalar olabiliyor ama kolay kolay bırakılmıyor.

  2. satdharam

    Deniz Hanım merhaba,
    Bende 2017 Paris Maratonu için kayıt oldum. Bir koşu aşığıyım ve bir maraton koşmak hep hayalimdi. Yazınızı okudum, öncelikle tebrik ederim ve verdiğiniz tavsiyeler çok önemli gerçekten. Size antreman ve karbonhidrat yüklemesiyle ilgili sorular sormak istiyorum, umarım uygundur. Selamlar.

    1. User Avatar

      Merhaba,

      Tabii ki bilgim yettiği ölçüde yardımcı olmaya çalışırım.
      dnzorbay@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.

      Sevgiler,
      Deniz Orbay.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir