Blog

Bhakti Festivali ve İş Değişimi Programı

Yoga

Bhakti Festivali ve İş Değişimi Programı

Bu Eylül bir hayalimi gerçekleştirdim ve çok katılmak istediğim, Amerika’da düzenlenen Bhakti Fest’de iş değişimi (work exchange) programı kapsamında festival organizasyonunda çalıştım.

Şimdiye kadar birçok etkinlik, organizasyon ve festivalde yer aldım, çalıştığım markalar ile sponsor oldum ama söylemeliyim ki bu yaşadığım en keyifli ve güzel deneyimdi.

Herşey bundan iki ay önce kardeşimle planladığımız araba yolculuğunun son durağı olan Lake Tahoe’da, Wanderlust festivaline denk gelmemiz üzerine dünyada gitmek istediğim diğer yoga festivallerini araştırmam ve bir liste oluşturmamla başladı. Baktım ki bu kur durumu ve düzenli, maaşlı çalışan hayatımdan vazgeçmem sonucu bu festivallere gitmem pek mümkün görünmüyor, bu araştırma sırasında Get Involved kısımlarına tıklayarak keşfettiğim Work Exchange programlarına başvurdum. İlk cevap gelen ve kabul edildiğim Joshua Tree’de düzenlenen Bhakti Fest oldu.

Dünyadaki yoga festivallerin çoğu kar amacı gütmeyen organizasyonlar tarafından work exchange programları ile tamamen gönüllü çalışanların yardımı ve desteği ile düzenleniyor.

Öncelikle Work Exchange nedir ondan bahsedeyim. Aslında Üniversite’deyken ‘Ah keşke yapsaydım’ dediğim Work & Travel’ın başka bir türlüsü. Gönüllü çalışanlara belirli bir çalışma saati karşılığında festivale katılım, konaklama (genelde çadır yeri imkanı) ve çalışma günleri boyunca 3 öğün vegan, vejeteryan yemek ücretsiz sağlanıyor.

Başvuru ve mülakat sırasında önceki iş deneyimlerinize göre bir birime giriyorsunuz. İki tip gönüllü kategorisi var; WE SEVA ve MAHA SEVAWE SEVA, günde 6 saat ya da festival süresince toplamda 24 saat, yoga ve atölye salonları girişleri, kayıt, karşılama, geri dönüşüm, sahne veya konaklama destek gibi işlerde çalışıyor. Karşılığında ücretsiz giriş ve kamp bilekliği veriliyor. MAHA SEVA, günde 8 saat ya da festival süresince toplamda 32 saat gönüllü hizmet ediyor. Bu ekip genelde öncesinde gönüllü çalışmış kişilerden oluşturuluyor. Belirli uzmanlığa ihtiyaç duyan alanlarda istisna olabiliyor, ki benim öyle oldu.

Başvuru için çok detaylı bir form doldurdum. Wanderlust’da iken Work Exchange ekibi yöneticilerinden biri ile görüşme yaptım, daha önce Bhakti Seva deneyimim olmamasına rağmen önceki iş deneyimlerim sayesinde MAHA SEVA olabildim ve pazarlama departmanı altında Vendor Registration Team’de (Satıcı & Sponsor Kayıt) yer aldım.

Benim öncelikli amacım festivale katılabilmekti ancak Amerika’da böyle bir çalışma deneyimi edinmek, Kaliforniya ve dünya yoga iletişim ağı içerisinde yer almak ve bağlantı kurmak, organizasyonun parçası olabilmek ve topluluğa hizmet etmek en çok hoşuma giden yanları oldu.

Alana 10 Eylül Pazartesi sabah vardım, çadırımı gerçek tuvalet (alanda portatif tuvalet oluyor) ve duşların yakınında VIP kamp alanına kurdum, küçük ışıklarımı ve bayraklarımı takarak çadırımı festival havasına hazırladım.

Ilk akşam varan gönüllüler için festivalin kurucusu Sridhar’ın Yucca’daki evinde bir yemek vardı. Salı günü tüm ekip yavaş yavaş gelmeye başladı, girişler ve kurulum bir sonraki gün başlayacağından o gün tamamen boştum. Çadırımın önünde pratik yaptım, bir saat mesafede olan Joshua Tree merkeze yürüdüm, kahvaltı ve keşif yaptım, öğleden sonra festivalin düzenlendiği  Joshua Tree Retreat Center’daki havuzun kenarında takıldım.

Ertesi gün, Çarşamba, tüm giriş ve kurulumların olduğu gündü, tüm gün çalıştım. Saha ve kayıt ekibi olmak üzere toplamda 8 kişilik bir ekiptik. Kurulum günü sabah 06:30’dan 19:30’a kadar 13 saat boyunca çalıştık; tüm giriş yapan sponsor ve satıcı stand sahiplerine gerekli evrakları doldurtup imzalattık, bileklikleri ve araba kartlarını verdik, saha ekibine bilgi geçerek stand kurulum yerlerine yönlendirdik ve sürekli güleryüzlü ve tatlı olmaya çalıştık.

Bu tarz dışarıdan basit gibi görünen ancak aslında oldukça yorucu işlere karşı yargılı davrandığım zamanlar için bu iş bana güzel bir ders oldu. Hizmet sektörüne karşı bunu eminim hepimiz sıklıkla yapıyoruz, bize servis eden garsona, taksi şöförüne, bankadaki görevliye yeterince güleryüzlü olmadığı, çabuk olmadığı vs. için sinirlendiğimiz, kızdığımız hatta küçümsediğimiz olabiliyor. Ancak bu basit işler dışarından göründüğü kadar kolay da değilmiş 🙂 Yani, hep güleryüzlü olmak, 13 saat çölün ortasında durmadan çalışmak beklediğimden daha zordu.

Güzel tarafı festival başlamadan önceki kurulum günü çalışma saatlerimizin çoğunu tamamlamamızdı, böylece festivale bolca vakit ayırabildim. Ayrıca festival alanının kurulumunu, baştan bir şehrin inşasını görmek, tüm satıcı ve sponsorlar ile tanışmak çok keyifliydi.

Kalan zamanlarımda derslere katıldım, insanlarla tanıştım, inanılmaz güzel sağlıklı, vegan yemekler yedim ve tam anlamı ile festivalin keyfini çıkarttım.

Festival Perşembe günü başladı, hem yorgun olduğumdan, hem de ilk gün festivale katılmak istediğimden çalışma saati koymadım. Diğer günler tekli olarak kayıt masasında durduk, kalan saatlerimi Cuma ve Cumartesi günleri tamamladım.

Günlerim sabah 5:30 – 6:00 gibi uyanıp kalabalıklaşmadan duş ve tuvalet ziyaret sonrasında yüzümde kova bir gülümseme ile 06:20’de doğan güneşi izleyip, selamlayarak başlıyordu. Çölde gündoğumu ve günbatımı ayrı bir harika oluyor. Gökyüzü çok uzun bir süre mavi pembe katmanlar halinde kalıyor.

Sonrasında ilk açılan ve tek kahve satan Java Gogo’dan standından bir Hemp Latte (kenevir sütlü latte) veya muz, çiğ kakao, badem sütü ve iki shot espresso’dan oluşan Dirty Chunky Monkey’mi alıp standa geçiyordum. Saat 07:30’da girişler başlıyordu.

Sabah ve akşam yemekhanede gönüllüler için yemek çıkıyordu. Bazen yerime bakacak biri olursa 20dk ara verip kahvaltıya gidiyordum veya öğlenleri standa bırakılan kinoa ve avokadolu wrap, mısır patlaklı cipsden yiyordum. Arada bir de kombucha ikramı geliyordu standa, mest edici bir durum benim için!! Akşamları da 18:30 – 20:30 arası yemek çıkıyordu; salata ve bir çeşit sebzeli yemek oluyordu genelde.

Ben tabii ki dayanamadım ve bu kadar yemeğe rağmen standlardaki birçok şeyden denedim. Raw Revelations’un smoothie’leri ve sıcak içecekleri, en çok da Golden MilkBite Bowls’un bowlları, Lydia’sın Golden Bar’ı ve Kaju Kremalı Kale SalatasıBuddy Pops’un muz, hurmadan oluşan, siyah vegan çikolataya batırılmış ve hindistancevizi ve fındık parçalarına bulanmış Popsicle’ı, Teecino Herbal Coffee’nin koyu kavrulmuş zerdeçal çayı ve sürekli hint müzikleri ile dans ederek yemek pişiren harika Hintli ekip Indian Gourmet’ın Samosa’sı bayıldıklarımdı.

Sanki yogiler için bir Disneyland’ın içerisindeydik, kendimize ayrı bir dünya kurduk ve onun içerisinde 4 gün yaşadık.

Özgürdük, kendimizdik ve beraberdik. ‘Keşke gerçeklik böyle olsa’ dediğim bir 4 gün yaşadım. Benim için bu festivali özel kılan tabii ki böylesine güzel bir oluşumun bir parçası olmak ve katkıda bulunmaktı. Bunun yanında dünyanın ve Kalifornia’nın farklı yerlerinden ilham verici insanlarla tanışmak ve iletişim kurmak da harika bir deneyimdi.

Festivalin detayları, dersler ve hocalar ile ilgili ayrı bir yazı yazacağım. Bu deneyimi yoga ile ilgilenen herkese içtenlikle  tavsiye ederim.

Son olarak diyeceğim şudur ki; insan bir şeyi gerçekten istediği zaman, işte o zaman bir yolunu buluyor. Hayal kurun, elinizden geleni yapın ve kalanını evrene bırakın.

Deniz Orbay.

Yorumlar (1)

  1. […] Bhakti Fest’e geçtiğimiz sene festivale gönüllü çalışma programı dahilinde gittim ve çok keyif aldım. Joshua Tree bir çöl ve gerçekten çok mistik bir yer. Burada olmak bile çok keyifli. Bu çalışma deneyimimi yazmıştım okumak isterseniz buraya tıklayın. […]

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir